İslam’ın ve O’nun hükmü altında hayat bulacak olan bir devletin, en karakteristik özelliği, şüphesiz ki tüm kurum ve kuruluşlarının Allah’a c.c., O’nun otoritesine ve değişmez kanunlarına itaat üzere kurulu olmasıdır. Şayet kurumlar ve yapılar bu hal üzere olmak yerine, herhangi insan yapımı kaideler üzerine bina edilirse, bu modern ismiyle sekülerizm olan, İslam’da ise “şirk” olarak tarif edilen büyük bir masiyet olarak tanımlanır. Müslümanlar Allah’ı egemen olarak tanıdıkları andan itibaren, O’nun kanunlarını da hem Devlet yönetiminde hem de kamusal yaşamda tam bir teslimiyet ile kabullendiler. Halife’nin, bu devletin ve İslam cemaatinin lideri olduğunu kabul ettiler. O’nun Allah’ın c.c. kanunlarını uygulamaya koymaktaki otoritesini ve özgürlüğünü kabullendiler. Avrupa-Hristiyan medeniyeti de aynı dinamiklerle ilahi egemenliğin tanınması üzerine kurulmuştur. Ancak burada Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak tanınan “kilise” kurumuydu. Devlet ve siyasiler hizmetlerini kiliseye sunmakla görevliydiler. Ancak Avrupa, din ile devlet arasında, sonucu kilisenin mutlak yenilgisi ile sonuçlanan büyük bir çatışma yaşadı. Bu öyle bir çatışma oldu ki, Avrupa kendi medeniyetinin temellerini sarsacak bir devrimci ...
Yazılar
Kuruluşundan Bu Yana Taliban’ın Hikayesi – Kaan Çeben
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... “Biz egemen ve müslüman bir ülke olarak işgalcilerin getirip dayattıkları ve üzerimize empoze etmek istedikleri hiç bir şeyi kabul etmeyeceğiz.” Taliban Resmi Sözcüsü Zabinullah Mücahid Taliban... Afganistan’ın sarp dağlarında, ne bir lokma yiyecek, ne üstlerine giyebilecekleri bir kıyafet ya da ayakkabı, ne de kendilerinden zahirde defaatle kuvvetli düşmanlarına karşı kendilerini savunacakları dişe dokunur bir silah teknolojisi... Bunların hiçbirisine sahip değiller. Buna rağmen düşmanlarına meydan okudular. Buna rağmen yenilmediler. Buna rağmen ayakta kalmayı başardılar. Dünya müslümanları, 11 Eylülden sonra gelmiş geçmiş en büyük Haçlı/Siyonist ittifakı ile karşı karşıya kaldılar. Tarihte görüşmemiş bir şekilde tam 42 ülke, tek yumruk olup Afganistan gibi bir ülkeyi işgal ettiler... İşte bu işgale karşı, rablerine sadakatlerini sunarak mücadele veren onurlu müslümanları, Afganistan tarihini de ele alarak tanıtmak istiyorum. Tevfik Allah’tandır... Afganistan.. Paylaşılamayan Topraklar... Gerçekte Büyük İskender’den dahi öncesine kadar gidebildiğimiz Afganistan tarihini, İslam ile tanıştığı yılları dikkate alarak inceleyeceğiz. Buna göre Orta Asya’dan Batı Anadolu’ya ...
Beldelerimizin ve İslam İçtimai Nizamının Bertaraf Edilişinin Aktüel ve Tarihsel Mütalaası. – Kaan ÇEBEN
İslam’ın ve O’nun hükmü altında hayat bulacak olan bir devletin, en karakteristik özelliği, şüphesiz ki tüm kurum ve kuruluşlarının Allah’a c.c., O’nun otoritesine ve değişmez kanunlarına itaat üzere kurulu olmasıdır. Şayet kurumlar ve yapılar bu hal üzere olmak yerine, herhangi insan yapımı kaideler üzerine bina edilirse, bu modern ismiyle sekülerizm olan, İslam’da ise “şirk” olarak tarif edilen büyük bir masiyet olarak tanımlanır. Müslümanlar Allah’ı egemen olarak tanıdıkları andan itibaren, O’nun kanunlarını da hem Devlet yönetiminde hem de kamusal yaşamda tam bir teslimiyet ile kabullendiler. Halife’nin, bu devletin ve İslam cemaatinin lideri olduğunu kabul ettiler. O’nun Allah’ın c.c. kanunlarını uygulamaya koymaktaki otoritesini ve özgürlüğünü kabullendiler. Avrupa-Hristiyan medeniyeti de aynı dinamiklerle ilahi egemenliğin tanınması üzerine kurulmuştur. Ancak burada Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak tanınan “kilise” kurumuydu. Devlet ve siyasiler hizmetlerini kiliseye sunmakla görevliydiler. Ancak Avrupa, din ile devlet arasında, sonucu kilisenin mutlak yenilgisi ile sonuçlanan büyük bir çatışma yaşadı. Bu öyle bir çatışma oldu ki, Avrupa kendi medeniyetinin temellerini sarsacak bir devrimci ...